23.08.2008

TOG-STAJ İZMİR

Tog staj İzmir, DEU ve EU Toplum Gönüllülerinin birlikte yürüttüğü bir çalışma grubudur. Toplum gönüllüsü biz duyarlı gençlerin staj bulma olanaklarını kolaylaştırmak ve bunu yaparken de İzmir'deki saygın şirketler, kurumlara kendimizi ( Tog’u ) daha iyi anlatabilmek amacında olan grubumuz şubat ayından bu yana birlikte çalışmalarını sürdürdü ( en azından bunu yapmak için uğraştı ) çok büyük başarılar elde edemesek de bunun için girişimde bulunmak da bir başlangıçtı. Sinem ve ben EGİAD başkanı ile görüşme olanağı bulduk Tog-Staj'ı anlattık kendilerine; bizim adımıza üye şirketlerine toplum gönüllüsü gençlerin CV'lerini yolladılar ve bu sayede yaklaşık 30 gönüllümüz staj imkânı buldu. Hiç staj bulamasak bile gittiğimiz görüşmelerde insanlara yaptıklarımızı anlatmak, kafalarında Tog hakkında bir fikir bırakmak için bile gerekli bir çalışma diye düşünüyor bundan sonra çok daha istikrarlı ve planlı çalışılırsa İzmir gibi eşi benzeri bulunmayan bir kentte harika izlenimler yaratıp yeni açılımlar yaratabiliriz biz gençler için, diye düşünüyorum. Ama Unutmayalım her zamanki gibi her şeyden önce iyi bir ekip çalışması gerekli!
İLKAY ULAŞ
Togstaj-izmir çalışma grubu
TOG DEÜ

GENÇLİK ve SOSYAL HAKLAR YAYGINLAŞTIRMA EĞİTİMİ

Selam arkadaşlar..
19–22 Haziran arasında Eskişehir-Gençlik ve Sosyal Haklar Yaygınlaştırma projesindeydim.
Gençlik ve sosyal haklar projesi önem verdiğim ve uzun zamandır içinde yer almak istediğim bir projeydi. Önüme çıkan ilk fırsatla beraber kendimi Eskişehir’de 20 kişiyle beraber ‘hayat zor’ derken buldumJ ‘Hayat zor’ derken bugüne kadar hiç içinde olmadığım sadece uzaktan izlediğim hayatların olduğunu gördüm. İşte o zaman o hayatı hissederek Didem olmayı bir kenara bıraktım. Ben “Ağrı’da okula gidemeyen çocuktum, sokakta kalan amcaydım, Kars’ta hastane yolunda ölen teyzeydim, eşcinsel olduğu için evden atılan kadındım ve daha birçok kişi… Bu hayatların hepsini hissettim, haklarını sorguladım, çözüm aradım, “ne yapabilirim” diye düşündüm.
Oraya giderken yanımda içi boş soru işaretleri götürmüştüm, 3 gün sonrasında ise neyi sorduğumu bildiğim dolu dolu soru işaretleri ile birlikte geri döndüm. Şimdi cevap bulmaya çalışıyorumJ
Uzun lafın kısası hem kişisel gelişim adına hem de ekip çalışması adına önümüzdeki projede yerinizi almanızı şiddetle tavsiye ediyorum.
Toplum Gönüllüsü
Didem ÖZTÜRK

BİR "EBRU" GEÇTİ İZMİR'DEN!!!

Ebru Fotoğraf Sergisi 4–18 Haziran arasında İzmir Konak Belediyesi ev sahipliği ve TOG DEU-Genç Fotoğraf Fraksiyonu işbirliğinde EBRU ve EBRULU SOHBETLER’i İzmir'in kalbinde yaşattı.
Resim ve Heykel Müzesi Sergi Salonu'ndan girerken daha; bakışlarındaki sıcaklıkla, yüzündeki samimiyetle ve duruşundaki narinlikle “HOŞGELDIN” diyordu kocaman fotoğraftaki Hemşinli kadın... Adımlar ilerledikçe kendinden bir parça taşıdığını düşündüğün, sana ait olduğunu hissettiğin sonra dayanamayıp bu fotoğrafların hepsinde BEN varım aslında dediğin büyülü bir salonda iç içe geçmiş anları doyasıya yaşıyorsun... Karışık duygular denizi bu olsa gerek... Dokuz Eylüllü Toplum Gönüllüsü Gençler bir atak macerasında çıktılar EBRU YOLCULUĞU’NA…
Bu yolculuk öyle bilindik yolculuklara da benzemiyordu hiç. Aniden, anlayamadan giriverdi hayatımıza… En hararetli toplantının ortasında, en keskin atölyenin ucunda ve İzmir’in tam kalbinde hep beraber yol aldık EBRU’YLA…
En güzelini Ebru’yla yaptık:
Sorguladık…
Din, dil, cinsiyet, ırk derken baktık da bunların hemen hepsi aslında toplumun üzerimizde oynadığı bir algı oyunuydu.
İçine önyargılarımızı da eklemişiz fark etmeden…
Yok, yok bu böyle olmamalıydı… Önyargılar avucumuzun içindeki çakıl taşlarıysa eğer; onların hepsini denize fırlatıp atmak lazım…
Sonra da Ebru ile beraber bizden olmadığını iddia ettiğimiz, ötekileştirdiğimiz ve yok saydığımız kesime kalbimizle dokunmak gerek. Atilla Durak'ın dediği gibi bu ülkenin bir değişim projesi EBRU…
Farklılıkların zenginlik olduğunu düşünen biz TOPLUM GÖNÜLLÜSÜ gençlere aydınlatıcı bir kaynak ve yıllar sonrası için değerli bir arşiv...

Ayşe KAVAS

KAPANIŞ PANELİ-2

Adı her ne kadar kapanış paneli olsa da bu organizasyonun iki amacı vardı. Birincisi; ilk adım formları doldurarak gönüllü olmak isteyen kişilere, 13. İzmir Tüyap Kitap Fuarında bize iletişim bilgilerini veren kişilere ve çevremizde TOG hakkında bilgi edinmek isteyen insanlara Toplum Gönüllüleri Vakfı’nın işleyişi ve kurumsal kimliği hakkında bilgi vermekti. İkincisi ise hem bu arkadaşlarımıza hem de TOGDEU’nun aktif gönüllülerine 2007–2008 yılındaki TOGDEU projeleri ve etkinlikleri hakkında daha geniş kapsamlı bir bilgi aktarımı yapmaktı.
Bu amaçla İzmir deki diğer TOG örgütlenmelerine, İDK üyelerine sponsorlarımıza valiliğe, dekanlıklara, rektörlüklere çeşitli forumlara iletişim bilgilerini bize vermiş olanlara ve ulaşabildiğimiz kadar insana J ulaşıp davet maillerimizi atıp davet ettik
Ve sonuçta 25 Mayıs 2008 Pazar günü DESEM BORDO SALON’DA 15–17 saatleri arasında panelimiz düzenledi. Panelimize İstanbul tog ofisten yönetim kurulu üyelerimizden Sayın Ralf Arditti ile genç yönetim kurulu üyelerimizden Sayın Selahattin Dilbirliği ve Gençlik Araştırmaları ve Sosyal incelemeler departmanından Sayın Özlem Ezgin katıldılar ve panelimizin ilk kısmında yani TOG’un anlatıldığım kısımlarda bizlere yardımcı oldular sorularımızı yanıtladılar.
İkinci kısımda ise togdeu projeleri video ve slâyt gösterileri eşliğinde her projenin 2 gönüllüsü tarafından anlatıldı.
Ayrıca dönem boyunca gerçekleştirilen “kitap okuyoruz, uçurtma şenliği, tog stant, togdeuatak” etkinlikleri hakkında genel bilgiler verildi.
Bu arada panelimizin en sonunda ise mezun gönüllü arkadaşlarımıza bir sürpriz hazırlamıştık neydi o sürprizimiz -unuttum diye yapmıyorum bunu anlatımı güçlendirmek için yapıyorumJ- o sürprizimiz de bu arkadaşlarımıza bir diploma vermek oldu… Çok duygusal anlar yaşandı arkadaşlarımız ağladı tıpkı bir kına gecesini andırıyordu her şey hatta ben bekledim her an kınayı getir aney türküsü girecek diye J... Güzel ve verimli geçtiğine inandığımız panelimize katılarak bizi yalnız bırakmayan bütün arkadaşlarımıza teşekkür ediyor daha nice panellere diyorum…
Tolga DEMİR

KAPANIŞ PANELİ-1

“Son”lar, hüzünlendirir kimi insanları. Gerçekten sonlar hüzünlü müdür hep? Her bir günün bitimi, her dönemin sonu yeni bir başlangıcın habercisi olduğu gibi, sonlar yeni yolculukların başlangıçları mıdır yoksa?

Dokuz Eylül Üniversitesi Toplum Gönüllüleri Öğrenci Topluluğu olarak bir dönemin daha sonlarına yaklaşıyoruz. Bir dönemi bitirmenin yorgunluğu mu desek, ya da yeni başlangıçların tatlı bir heyecan mı desek içimizi saran bir huzur içerisindeyiz.

25 Mayıs 2008 tarihinde, Desem Bordo Salon’da kapanış panelimizi yaptık. Ralf Arditti, Özlem Ezgin ve Selahattin Dilbirliği’nin konuşmacı olarak katıldığı panelde “Toplum Gönüllüleri Vakfı’ndan, Yaşayan Kütüphane, Gençlik ve Sosyal Haklar Yaygınlaştırma eğitimlerinden ve Genç Gönüllü olmaktan” bahsettik.

Gönüllü olarak bir sivil toplum kuruluşunda çalışmak, Toplum Gönüllüsü olmak... Bu çatı altında gönüllük yapan herkesin bir serüveni var, örgütlenmemizin ise farklı, renkli bir serüveni...

Panelin ikinci yarısında, yıl içerisinde yaptığımız organizasyon, eğitim ve projeleri anlatan bir video gösterimi izledik. Videoyu izlerken, biz gençler, tüm bu etkinlikleri yaparken, kendi içimizde aştığımız bariyerleri, yıktığımız önyargılarımızı ve toplumsal barış ve dayanışmaya ne ölçüde katkı sağladığımızı düşünüyorduk.

“Neler yaptık bu yıl içerisinde. Ne kattık kendimize ekibimize, örgütlenmemize, topluma, yarına, geleceğe...”

Video gösteri sonunda ise bütün arkadaşlarımın gözlerinde aynı ışıltı vardı. Bütün bunları biz mi yapmıştık gerçekten? Hiçbirimiz süper kahramanlar değildik belki ama ekip çalışması yaparak güçlerimizi birleştirmiştik ve ortaya neler çıkarmıştık.

Panel yapmak işte tüm bunları düşünmek, kendimizi örgütlenmemizi değerlendirmek anlamına geldi bizim için belki de.

Gönüllülük dünyası gerçekten heyecan verici. Ünlü düşünür Goethe’nin dediği gibi “Düşünmek kolaydır, yapmak zordur. Dünyada en güç olan şey de düşünüleni yapmaktır.” Sanırım biz zor olanı başarmıştık ve içimizdeki bu inanç oldukça da başarmaya devam edecektik.

Yolculuğumuz devam edecek...

Belki de daha da büyüyerek ama emin adımlarla ve yine hep beraber...
Nilay KÜME

İZMİR'İN DE ÜZÜMÜN DE ÇÖPSÜZÜ!!!

İzmir’in de Üzümün de ÇÖPSÜZÜ!!!

Sevgili TOG-DEU ahalisi, sizlere yeni bir etkinliğin havadisini vermekten büyük bir mutluluk duyuyoruz. Henüz kendisi yapım aşamasında da olsa kısaca etkinliğimizi anlatmadan duramadık.

Kordon'da yapmayı planladığımız etkinlik, 2 gün sürecek ve tam bir festival havasında olacak.

Etkinliğin amacı: Kentli olma bilincini tüm İzmir halkına aşılamak, çöp kutularının kullanımını arttırmak, Çevremizin temiz tutulması için toplumsal farkındalık yaratmak. Kısacası kentimize daha fazla sahip çıkmamızı hedefliyor.

Peki, ne zaman, nerde mi olacak? Az daha sabredin...Dönem başında bomba gibi bir etkinlikle karsınızda olacağız. Bizi yalnız bırakmayın ama olur mu?

Nilay KÜME

MİKROKREDİ MAYIS AYI

Mayıs ayına geldiğimizde içimiz kredi verebilme neşesiyle doluydu. Veee mayıs ayında bu dileğimizi de gerçekleştirdik kredi talebinde bulunan girişimcilerimize kredilerini gidip ellerine teslim ettik ve o andaki sevincimiz tarifsizdi. Mayıs ayında kredimizi verdikten sonra etkinliğimize sınavlardan dolayı bu sene için bitirmiş bulunduk artık 15 günde bir gidip taksitleri toplayacağız. Okullar açılır açılmaz mikrokredi ekibi tüm hızıyla devam edecektir.
Yetkin YANIK

HAYATA GÜLÜMSE MAYIS AYI

Hayata Gülümse projesi olarak gecen ay yolumuza İzmir Tepecik SSK hastanesiyle devam etmeye karar vermiştik ve mayıs ayı için etkinlik planı hazırlamıştık. Bu ay içinde projemize hastane halkla ilişkiler bölümde doktor olan Sayın Gazi Tuncer ve Başhemşireliğin yardımlarıyla başladık. Pazartesi ve Cuma günleri onkoloji bölümünde yatarak tedavi gören çocuk hastaları toplamda 10 kişilik grubumuzla ziyaret ediyoruz. Projemizin etkinlik başlangıcı için Dokuz Eylül Türkçe öğretmenliğinde bulunan 4 arkadaşlarımızla bir müzik etkinliği düzenledik fakat o gün için onkoloji bölümdeki çocukların uygunsuzluğu ve bazı SKS ile yaşadığımız izin belgesi konusundaki kararlılıktan dolayı açılış etkinliğimizi hastanenin diğer bölümdeki çocuk hastalar için gerçekleştirdik hemşireler, doktorlar ve velilerle birlikte. Bu ay içerisinde çocuklarla resim, boyama, ip baskı ve oyun hamurlarıyla bir takım etkinliklerde bulunduk. Anneleriyle ve çocuklarla daha çok tanımaya yönelik ve onları kendi dünyalarından biraz uzaklaştırmak için çabaladığımız bu süreçte çocuklarla birbirimize alıştık ve hiç bir problemle karşılaşmadık. Bunun dışında çocuklar için birçok kez kaynak aramaya çıktık çocuklar için resim defteri, boya istedik ve çoğu yerden yüzümüz gülerek ayrıldık. Bundan sonra da ziyaretlerimize aynı düzende ve hevesle devam etmeyi çok istiyoruz.
Serap YAĞLI

ELMA ŞEKERİ MAYIS AYI

İlk hafta, 2.hafta, 5.hafta, 7. hafta, son hafta, daha bi sıcak sımsıcak, en son heyecan ve sahne. Başarabileceklerini bilmeleri ve ne mutlu bize. Hiç farkına varmadan kazandık onlarda bizde. Daha büyük ne hediyeler verebilirdik birbirimize bilmiyorum ama güzel oldu. Hayatlarında belki birçok kez daha çıkacak olanlar vardır sahneye, yukarıda olmak güzel çünkü. Ama çıkmasalar da küçük kardeşler, bizde çıkmıştık oraya diyebilecekler artık büyük kardeşlerin yardımıyla. Çalıştık, sonra aramızda paylaştık, daha sonra paylaştıklarımızı da başkalarıyla paylaştık. Hepimize teşekkürler.
Kuzey Vedat KORKMAZ

GÜLEN GÖZLER MAYIS AYI

Zaman ilerledikçe insan geçmişe dönüp neler yapmış olduğuna bakma gereksinimi duyar bazen ki gerçekten yaşıyor olduğunun somut kanıtlarını eline geçirebilsin… Peki, projenin ilerlediği ve hayat bulduğu kahramanlarıyla birlikte “Gülen Gözler” neler yapmıştı acaba; projenin hala soluk bulduğuna dair somut kanıtları neydi?

Kaldığımız yerden, aramıza yeni gönüllüler ile devam ederek yaptığımız şeyin su halkaları gibi giderek yayıldığını, yayıldıkça büyüdüğünü ama bu evrede birbirinden kopmadığını gördük ve böylelikle yaşadığımıza dair en önemli kanıtlardan ilkini elimize geçirmiştik bile…

Her hafta sonu etkinliği yaptığımız kültür salonu dışında İzmir Koordinasyon Merkez ‘inde görme engelli arkadaşlarımızla Yılmaz Erdoğan’ın tiyatro oyununu izleyerek hayatın ta kendisini farklı bakış açılarıyla algılayabilme fırsatını yakaladık.

Bunun yanında, görme engelli arkadaşlarımızla canlı radyo programına katılarak toplumumuzdaki sorunlardan biri olan engellilerin sesini duyurabilme sıkıntısına yönelik bir girişimde bulunduk. Ve normal yaşantılarının içinde karşılaştıkları yığınlarca sorunu kendi ağızlarıyla söyleyerek, bu toplumda “Biz de Varız “; “Unutmayın ki hepimiz bir engelli adayıyız” gibi insanın kendisini sorgulamasına yönelik birçok mesajlar verme imkânı bulmuş oldular.

Projemizin nefes alıp verdiğinin son kanıtı ise, kutladığımız birinci yıl dönümümüzdü.
Aramıza danışma kurulu üyelerimizin katılımı ve basın ile birlikte gerçekten oralara gelebilmenin mutluluğunu yaşadık. Bu kutlamanın içeriğinin en önemlilerinden biri de şuydu; bugüne kadar görme engelli arkadaşlarımızla kendi içimizde büyük bir paylaşım yaşamıştık ama bizim ulaştığımız sadece bizim tanıdığımız kadarıydı. Hâlbuki dışarıda daha pek çok görmeyen ve görmediği için ona yokmuş gibi davranılan arkadaşlarımız vardı. Onlara da ulaşabilmek adına ki dışarıda büyük engellerden biri olan ulaşım konusunda örneğin, bir şeyler yapmalıydık. Bunun için de bu sıkıntıları asıl yaşayan hedef kitlemiz ile bu projeyi gerçekleştirecektik. Yani görme engelli arkadaşlarımız için, yine görme engellilerle ilerleyecektik bundan sonraki yolumuza…
Sinem ULUSOY

NESİLDEN NESİLE MAYIS AYI






Mayıs ayında da her cumartesi İyiburnaz İlköğretim Okulunda derslerimize devam ettik. Ayrıca TÜYAP kitap fuarında afişler hazırlayarak projenin tanıtılmasına çalıştık. 4 Mayıstaki kitap okuyoruz etkinliğine öğrencilerimizin birkaçını getirerek onlarında bu etkinliğe katılmalarını sağladık. Elma Şekeri projesinin düzenlediği uçurtma şenliğine de öğrencilerimizden istekli olanların katılmasını sağladık.5 haftalık yaratıcılık eğitiminde de sona geldik.

Orhan GÖÇER

18.08.2008

SAMSUN TOG ATAK'DA BİR İZMİR'Lİ

Bir TOG ATAK daha yine yaptı yapacağınıJ Peki Samsun TOG Atak ne mi yaptı? Birbirlerini daha önce hiç görmeyen insanları kaynaştırdı, ekip çalışmasına, yardımlaşmaya, dayanışmaya vesile oldu, gönüllülerin motivasyonuna inanılmaz olumlu bir etki yaptı, daha birçok şey. Yeni, farklı insanlarla tanıştık,birçok şey paylaştık,yeri geldiğinde tartıştık ve sonuçta gerçekten 4 gün sonunda herkes çok mutluydu, bir an önce kendi örgütlenmesindeki arkadaşlarına yaşadıklarını paylaşmak için sabırsızlanıyordu.Her ne kadar ayrılmak zor gelse de..
Samsun TOG atak organizasyon ekibinden, katılımcı arkadaşlara kadar herkesin gönlüne sağlık. Gönlümüze sağlık. :) Nice TOG ataklara.
Halil İbrahim GÜLSEVER

BİR ATAK VARMIŞ, FIRAT'DA YAPILAN... :)

Tog atak nedir, neden yapılır, nasıl oluşturulur, kimler katılabilir gibi soruları ve cevaplarını çok duymuştum ama yaşayıp görmek Fırattog atakla Elazığ’ da nasip oldu. Arka arkaya gelen atak duyuruları arasından birini seçmekte oldukça zorlandım ama sonuçta öle güzel bir atak seçmişim ki sormayınJ çevre ve ekolojik düzen temalı atak maceram 15 Mayıs 2008 15.30 ‘da otobüste yanımda oturan arkadaşı Tog’lu sanmamla başladı, Uşak’tan otobüse binen arkadaşlarımla karşılıklı bir çekingenlik sonucu bir saat sonra da olsa tanışmamızla devam etti. 19 saat sonunda Elazığ’a vardık, çok iyi karşılandık ve ağırlandık. Boş vaktimizi Elazığ’ı gezerek değerlendirdikten sonra atladık otobüslerimize, şarkı ve türküler eşliğinde Keban Barajı kıyısındaki kamp alanımıza vardık. Çadırlarımıza yerleştik, dinlendik, tanıştık, eğlendik.
Sonraki iki günümüz sabah yürüyüşlerimizle başladı, aktiviteler atölye çalışmalarıyla devam etti araya da gönlü zengin, kick boks ustamızın süper yemeklerini serpiştirince demeyin keyfimizeJ Aktiviteler neler miydi? Greenpeace Akdeniz Koordinatörü Uygar Bey ‘ in bilinçlendirici, gerçekleri görmemizi sağlayan, son derece faydalı konuşması, Kızılay’dan gelen eğitmenlerin konuşması, Çırçır Şelalesi’e gidilmesi, orda çaylar ve yoğun tezahüratlar sonucunda Mavi Jeans tarafından ısmarlanan dondurmalar, oyunlar, sürpriz parti, parti dışındaki akşam eğlencelerimiz, halaylarımız, şarkılarımız, türkülerimiz. Çevre temalı atölye çalışmalarımız da görülmeye değerdi. Ortaya çok güzel fikirler çıktı. Havanın soğuk olmasına aldırmadan battaniyelerimize sarılarak da olsa rengârenk kâğıt ve bez afişlerle hazırladığımız sunumlarımızı yapmaktan geri kalmadık.
Eee atak çevre temalı olunca hayatta %100 doğal, temiz ve birazda zorlu oluyor tabi ki. Çadırlarda kaldık, uyku tulumlarında uyuduk, her çöpü çöp torbasına attık, yetmedi Keban Baraj yolu kenarındaki çöpleri topladık, fotoğraf makinelerimiz hariç tüm elektronik eşyalarımız toplandı, sokak lambaları dışındaki tek ışığımız el fenerlerimizdi. En kötü kısmına geliyorum, her sabah 6’da organizasyon ekibinin “arkadaşlaaar kalkın uyandığınızı biliyorum 5 dk sonra toplanılacak” bağırışları ardından, zorunda kalınırsa hard rock müziklerle uyandırıldıkJ ama normalde uyandırma ve yemek müziklerimiz gayet hoştuJ
19 Mayıs yani son günümüzde “ hadi bakalım atak boyunca neler yaşadınız tiyatro olarak anlatın” dediler, bizde en şahanesinden oyunculuğumuzu sergiledik ve atağımızın en’lerini seçtik. Bu arada ben güneş yanıklarımdan dolayı en turist seçildimJ son öğle yemeğimizi de yedikten sonra birer birer koyulduk yollara.
İlk atak deneyimim olan Fırattog atak, eğiticiliği, çevre konusundaki pratiğe dayalı bilinçlendirmesi, eğlencesi, arkadaşlıkları, zorlukları ve tabi ki süper organizasyon ekibiyle benim için unutulmaz bir deneyim oldu. Emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler. Gerçekten çok iyi bir organizasyondu. Önümüzdeki senelerde Fırattog atak başlıklı bir mail görürseniz okumadan geçmeyin derim;)
Betül İLKDOĞAN

S.H.C.E.K. TOPLANTISI

4–5 Mayısta Samsun'un 19 Mayıs ilçesindeydik. Türkiye’nin dört bir yanından SHAÇEK projelerimizi geliştirmek ve ulusal bir projeye dönüştürmek için geldik. Amacımız, daha çok çocuğumuz, kardeşimiz olsun ve birer birer hepsinin gözlerine umut, dudaklarına gülümseme yerleştirebilelim. .
Amaç insan kazanmak olunca uzun uzun düşünmek, tartışmak ve eğitim almak gerek... Biz de bunu yaptık!
Öncelikle projelerimizi paylaştık, neler yapmışız, nasıl yapmışız bir bir anlattık hepimiz. Sorunlarımızı da paylaştık tabiki... Çözüm aradık hepsine teker teker. Eleştirdik! Eleştirelim ki en iyisini yapabilelim çocuklarımız için diye düşündük.
Tartıştık gerektiğinde. .. Projelerimizi hangi yaş grubuna uygulamalıyız, çocuklarımız için en uygun, en gerekli etkinlikler neler, daha çok ve daha aktif gönüllüler sağlamak için neler yapmalıyız??? Sonuç olarak 6–12 yaş grubunda çocuklarımızın kişisel gelişimi, 12–18 yaş grubunda ise çocuklarımızı topluma kazandırmak için çalışalım diye düşündük. Ve iki projeyi birlikte yürütelim istedik. Etkinliklerimizde mutlaka drama atölyesi olsun, ritim grupları oluşturalım, dans gösterileri yapalım dedik. Ama sakın onları yarıştırmayalım! Onlar daha çocuk, daha ergen... Kızgınlığı, kıskançlığı, rekabeti değil birlikte olmanın tadını, yardım etmenin huzurunu ve sevgi koyalım o küçücük yüreklerine. . Eğitim de aldık tabi ki... Eğitmenlerimizin görüşlerinden, deneyimlerinden pay çıkardık kendimize. Ayrıca, kaş yaparken göz çıkarmamak için her projede uzman birinden eğitim alalım dedik.
Gönüllüyüz, genciz, dinamiğiz... Arta kalan zamanlarımızda tembellik yapmadık tabiki! Hep beraber gezdik 19 Mayısı ve Samsunu, şarkılar söyledik, oyunlar oynadık, dans ettik birlikte... Gönüllüyüz ya gezerken, eğlenirken bile çıkmadı çocuklarımız aklımızdan. Şarkı aralarına, yollara, yemek saatlerimize küçük küçük fikir alışverişleri sığdırdık.
İki gün o kadar çok şey kattı ki bana... Aklımda, yeni bir proje fikri ve toplumdaki sorunlara dair bir sürü soru işareti kaldı... Yüreğime ise kazanılmış yeni arkadaşlar, genç olmanın sevinci ve Toplum Gönüllüsü olmanın özgeliği yerleşti...
Biz GÖNÜLLÜYÜZ, yeter ki onlar hep mutlu olsunlar ve hep bizim, toplumun, çocukları olsunlar. .
Elma Şekeri Proje Ekibi

CONVERSATION CLUB - GÖNÜLLÜ GENÇLER İNGİLİZCE PRATİK YAPIYOR

Konuşma kulübünün gerçekleşmesindeki amaç gönüllüler olarak TOG'u ülkemiz dışında anlatmak, tanıtmak, temsil etmek vb... Tam da bu süreçte yabancı dil yetersizliğinden kaynaklanan sorunları aşmak; isteyen her gönüllünün kendini ifade edecek kadar yabancı dil öğrenmesine imkân sunmak için konuşma kulübü etkinliğimizi gerçekleştiriyoruz. Bu etkinlikte bize rehberlik eden Amerikan asıllı (native speaker) Benjamin arkadaşımızın hazırlamış olduğu günlük hayattan esinlenen konuları önce aramızda konuşup beraber tartışarak ve sonrasında daha akılda kalıcı ve eğlenceli olması bakımından canlandırmalar yaparak etkinliğimizi gerçekleştiriyoruz. Bu hem eğlendiren hem öğreten aktiviteler yardımıyla İngilizceyi pratik yaparak kullanma imkânı buluyoruz...

Yetkin YANIK - Ahmet ASLAN

ATAK'A GEÇİYORUZ...

Merhaba arkadaşlar.
Dokuz Eylül Toplum Gönüllüsü gençler olarak Mayıs ayında İzmir'in şirin bir ilçesi olan Foça'da toplam 80 kişi ile bir atak gerçekleştirdik.
Atak'ımızın teması "Farklılıklara Saygı" oldu. Atağımızda bol eğlence ve çeşitli atölyelerle katılımcılara bir mesaj vermeye çalıştık; "FARKLILIKLARIMIZLA ZENGİNİZ".
Atak'ımıza bizim temamız ile çok özdeşleştiğine inandığımız "Ebru" isimli fotoğraf sergisinin fotoğrafçısı sayın Atilla DURAK'ı da davet ettik. Ve kendisi de bizi kırmayarak atağımızda bir söyleşi ve "Ebru" sergisinin tanıtımını gerçekleştirdi.
Sözü fazla uzatmayarak Elazığ katılımcılarımızdan Erhan ARIK'ın yazdığı kısa bir yazısını sunuyorum sizlere.
"Dokuz Eylül Tog'a bu organizasyonlarından ötürü çok teşekkür ediyorum. Atak konusunun seçimi ve atağın yapıldığı yerin seçimi mükemmeldi. Geçirdiğim 3 gün ve atakta tanıştığım arkadaşlarımı hiç unutmayacağım. Önümüzdeki hafta bizimde bir atağımız olacak, umarım bizim atağımızda en az bu kadar güzel geçer. Artık Elazığ dada sizin için bir kapı olduğunu unutmayın:) son olarak emeği geçen herkesin eline koluna, yüreğine sağlık...
Ne kadar farklılıklara saygı duyan biri olduğumu düşünsem de ufak tefek yanlışlarımın farkına vardım. Yani bu atağın beni daha da zenginleştirdiğini düşünüyorum…
Erhan ARIK"
Ali Sinan AVŞAR

4 MAYIS’TA SIRT SIRTA VERMİŞTİK (Bir "Kitap Okuyoruz" Hikayesi)

4 Mayıs 2008 Pazar günü Kıbrıs Şehitleri Caddesi’nde TOG İzmir olarak toplandık ve saat 14.00 sularına doğru yerlerimizi almaya başladık. Sırt sırta verdik ve caddenin ortasına oturduk ve kitaplarımızı okuduk.
Tog da organizasyonuna katıldığım ilk eylemim, eylemimiz daha doğrusu. İlk göz ağrım mı desem? Ve ben öylesine sahiplenmiş öylesine benimsemiş haftalardır bu gün için düşünmüş konuşmuş tartışmış çabalamış, zamanımı ve emeğimi kendimi vermiş, haftalardır bu günü beklemiştim. Zaman geçti o an geldi çattı ve biz organizasyon ekibi olarak diğer arkadaşlarımızdan ayrı olarak kitap okumak için değil de stantta etkinliğimizi anlatmak amacıyla yerimizi aldık. Yaklaşık 150 genç Tog tişörtlerini giymişler caddenin ortasına sırt sırta dizilmişler ve kitap okuyorlar. Yoldan geçenler için herhalde bir hayli enteresan bir durum olmuş olmalıydı ki biz enteresanlığın yarattığı şaşkınlığı lehimize çevirdik ve standımıza gelen, gelmek isteyip çekinen, gözlerinden merakı okuduğumuz ve bazen de çok ilgisiz bulduğumuz ve sayısını asla kestiremeyeceğim bir sürü kişiye eylemimizi anlattık.
Bu bir sessiz eylemdi! Ne mi yapıyorduk? Ülkemizde maalesef çok düşük rakamlarla ifade edilen kitap okuma oranına ve kitap okuma alışkanlığının azlığına dikkat çekmek, bu konuda bir toplumsal farkındalık yaratmak dikkatleri bu sorunun üzerine çekebilmek, amaçlı toplum gönüllüleri öğrencileri olarak kendi üzerimize düşeni bir nebze yerine getirebilmek amacıyla Türkiye’nin dört bir yanında ayrı ayrı şehirlerde toplanıp, bir araya gelip caddelerde sokaklarda meydanlarda halka açık alanlarda kitap okuyorduk 3.kez. Biz anlattık, onlar ilgiyle biraz da şaşkınlıkla dinlediler destek olduklarını ve onlar için bir umut kaynağı olduğumuzu söylediler. Bunları işitmek gerçekten güzeldi. Eğer bir yerlerde bir şeyler daha iyiye daha güzele doğru değişecekse bizim sayemizde bizim gibi düşünen ve sahip olduğu olanaklarla bir şeyler yapanlar sayesinde bu değişim gerçekleşecekti ve zaten biz de en başından böyle düşünmüştük amacımız buydu. Gençlerin öncülüğünde toplumsal değişim. Eleştirmek için değil, değiştirmek için gönüllüydük. Söz buralara kadar gelmişken haliyle Tog'dan da bahsetmiş olduk. Sonra etkinlik defterimize yazarak etkinliğimizle ilgili görüş düşünce ve önerilerini bizlerle paylaşmalarını istedik. Bizleri kırmadılar ve tüm samimiyetleriyle gerçekten de çok güzel şeyler yazdılar. Etkinlik defterine yazmanın dışında zamanı uygun olanlar standımızda halka verilmek üzere bulundurduğumuz kitaplardan birini seçerek sıranın sonuna geçip oturdular ve bizlerle birlikte kitap okudular.180’i bulan bir sayıya ulaştık hep birlikte. Ayrıca bugünün anısına kitap okuyoruz arkadaşlarımıza ve etkinliğimizle ilgilenen insanlara kitap okuyoruz rozeti ve etkinlik için bastırdığımız kitap ayıracımızı dağıttık. Ne de olsa unutulmamalıydık ufak ta olsa kalıcı olacak bir şeyler bırakmak istemiştik.
Akıllara takılan bir soru vardı. Bir kaç kişi bu doğrultuda görüşünü dile getirmişti. Tamam, pekâlâ iyi kitap okumak güzel hoş ta ülkemizdeki kitap fiyatları ve ekonomik koşullar ortadayken bu hayat pahalılığında ve bu geçim zorluğunda insanlardan kitap okumasını beklemek haksızlık değil miydi? Elbette hayır! Evet, her şey ortada asgari ücret yaşam pahalılığı kitap fiyatları geçim sıkıntısı. Maalesef hepsi doğru ve içler acısı. Doğru tamam kabul ama bir de şu var ki biraz da kendini sorgulamalı insan biz acaba elimizden geleni ne kadar yapıyoruz acaba? Sahip olduğumuz olanakları ne kadar iyi değerlendiriyoruz? İstesek hiç mi bulamayız kütüphanelere üye olamaz mıyız? Ya da çevremizden arkadaşlarımızdan dostlarımızdan edinemez miyiz? Hiç mi bulamayız? Bulamayacak olanlara çok daha ciddi sorunlar yaşayanlara sözüm yok elbet; fakat büyük bir çoğunluk olarak gösteriş adına hiç acımadan para harcarken kitaba verdiğimiz paraya adeta kıyamıyoruz ve bunu olağan saymakla kalmayıp bir de üstüne bu tavrımızın gerekliliğini savunuyoruz.
Yerde biraz iki büklüm kitap okuyan arkadaşlarımı bilemeyeceğim ama ben stantta konuşmaca koşturmaca cümbüş kalabalık 2 saatin nasıl geçtiğini hiç ama hiç anlayamadım. Saat 16.00’ ı buldu, hep bir ağızdan “kitap okuyoruz” diye bağırdık. Çevreden insanlarla beraber kendimizi alkışladık, fotoğraflar çekindik ve ayrıldık.
Birlikte olmak bir arada bu heyecanı yaşamak çok güzeldi. Orada kitap okuyamamış olsam da eminim sırt sırta verip caddenin ortasında oturup, bir taraftan da “bu gençler de ne yapmaya çalışıyor ki?” biçiminde şaşkın, meraklı kimi zaman eleştirel ve hatta belki umursamaz bakışların altında kitap okuyor olmak tam da gençliğin enerjisine, ruhuna yer yer bir parça aykırı duruşuna yakışır özel ve farklı bir deneyimdi. Kitap Okuyoruz'dan bana arta kalan en güzel en değerli ve en anlamlı şey bu sinerjinin coşkunun heyecanın emeğin ve Tog'la ilgili bir sürü şey öğrenmemin, deneyim kazanmamın ötesinde organizasyon ekibi arkadaşlarımla kitap okuyoruz organizasyon amacı vesilesiyle tanışma olanağını yakalayıp bu sayede kurma olanağına sahip olduğumuz güçlü derin ve sağlam birkaç dostluk olmuştur. Benim için en önemlisi, en anlamlısı bu dostluklar oldu. Esas nedenlerinden birisi de buydu belki kim bilir ta en başından her şeyin?
Selvi DEDE

16.08.2008

HAYATA GÜLÜMSE NİSAN AYINDA

Hayata Gülümse ekibi olarak mart ayında almış olduğumuz bekleme kararı üzerine hastaneden net bir cevap alamadığımız ve bizim iletişim çabalarımıza cevap verilmediği için hastaneyle irtibata geçmek için başka yollar aradık ve SKS ile görüştük.Projeye devam etmek isteğimizi ve hastaneyle karşılaştığımız problemleri anlattık ve onların bir yardımda bulunup bulunmayacaklarını sorduk.Onlar da hastaneyle görüşüp bize haber vereceklerini söylediler.SKS’den de haberler gecikince biz başka hastaneyle bir çalışma yapabilir miyiz diye internette araştırma yaptık ve Tepecik SSK hastanesinde çocuk onkolojisi bölümünün olduğu öğrendik.Vakit kaybetmeden hastaneyle bir ön görüşme yapıp ziyarete gittik.Hastane bizi çok iyi karşıladı ve hemen o gün kendi adlarına alabilecekleri izinleri sözlü olarak aldılar.Bunda halkla ilişkilerde Gazi Bey ve başhekim yardımsı Mustafa Beyin büyük katkıları oldu.Daha sonraki süreçte biraz hızlandık ve projemizle ilgili prosedür kısmını hazırladık; fakat bunun için SKS’den Dokuz Eylüle bağlı bir hastane olmadığı için izin almakta biraz zorlandık.Hastaneye giriş çıkışlarımızın daha rahat kontrolü için kimlik çıkarmak konusunda Gazi Bey’den gelen teklif üzerine dosyamıza fotoğraflarımızı da ekledik.Ziyaret saatlerimizi tekrar değerlendirdik.
Serap YAĞLI

MİKROKREDİ EKİBİ NİSAN AYINI DEĞERLENDİRİYOR

Nisan ayında mikrokredi ekibi olarak kredi girişimcilerine ulaşabilmek için Kadın Dernekleriyle irtibata geçip iş fikri olan bayanları tanıyıp tanımadıkları hakkında bilgi edindik. Tabi aynı zamanda krediyi doğru kişilere ve amacımıza yönelik bir şekilde verebilmemiz için ilçe milli eğitim müdürlüğüyle irtibata geçerek okullarda maddi durumu düşük velilere ulaşma hedefiyle nisan ayında da boş durmadık. Tabi nisan ayında havalar ısındığı için tekrar sahaya çıkıp mikrokredi hakkında halkı haberdar etmeyi de unutmadık. Bu sahaya çıkış yerimizi Hasan ağa Bahçesinde toplanıp arkadaşlarımızla pilot bölgeye gidecekken orada bir sürü bayanın oturup çay içtiklerini ve muhabbet ettiklerini gördüğümüzde pilot bölgeye gitmeye sabredemedik ve hemen orada bayanlara mikrokredi hakkında anlatmaya başladık. Elbet bayanların içlerinde mikrokredi'yi duyanda, daha önce hiç duymayanda vardı. Aktarımımızı yapıp arkadaşlarımızla saha deneyimimizin nasıl geçtiğini konuştuk ve hepimiz çok memnun ayrılmıştık. Mikrokredi’yi radyo dinlerken ekonomi bölümünde duyan ve destek vermek isteyen bir bayana da Mikrokredi'yi tanıtmak için bir gün randevu alıp aktarımımızı yaptık. Bu arada bize gelen üç kişilik bir grup oluşturan girişimcilerimize gidip mikrokredi hakkında bahsettik kriterlerimizi anlattık ve iş fikirleri hakkında bilgiler aldık. İş fikirleri gayette güzeldi. Bayan girişimcimiz kuaförlük yapmak için malzeme ihtiyacı doğduğundan temel kuaförlük malzemelerinde kullanmak üzere kredi talebinde bulundu. Bir bay girişimcimiz telefoncu olduğu için ikinci el telefon alıp satımında değerlendirmek üzere kredi talebinde bulundu. Elinde nakit parası olmadığı için gelen telefonları alamadığını belirtti. Diğer bir bay girişimcimizde oğlunun CD film dükkânında satmak üzere kontörde değerlendirmek için kredi talebinde bulundu. Bunların maliyet hesabını yaptığımızda mantıksız ve yanlış bir durumla karşılaşmadık ve kredi vermek istediğimizi de grup arkadaşlarımızla paylaştık.
Yetkin YANIK

ELMA ŞEKERİ NİSAN AYINDA

Çocuklarımız ilk kez sahneye çıkacaklardı, ilk kez böylesine özel önemli bir deneyimi yaşayacaklardı. Bu yüzden elimizden gelenin en iyisini yapmalı onlarla birlikte çok iyi hazırlanmalıydık. Nisan ayı provalarımızla ve hazırlıklarımızla geçti. Çocuklarımız iyice kaptırdılar kendilerini rollerine. Sahnede bazen unuttular bazen sıkıldılar ama çocuksu yaratıcılıkları ve kocaman hayal dünyalarıyla nefis doğaçlamalar katarak oyunumuza metnin ötesinde çocuksu, sevimli bir anlam ve derinlik kazandırdılar. Sadece ellerinden geleni yapmaları yeterliydi elbet; ama onların sahne duruşları kendilerine güvenleri ve kendilerini ifade edişleri ve bir sürü izleyicinin karşısına çıkıp oyunu sahneleyecek olmanın ve tiyatronun yarattığı çocuk gözlerindeki heyecan bizler için ziyadesiyle anlamlıydı. Çocuklarımız kendilerinden beklenenden fazlasını düşlediler ve inandılar. Prova almayıp Peter Pan adlı tiyatro oyununu izlemeye götürdüğümüz hafta sonu artık sahneye çıkmak için beklemeye tahammülleri kalmamıştı. Bize oyunda izledikleri ağabeyleri ablaları gibi ne zaman sahneye çıkacaklarını sorup durdular. İyice sabırsızlaşmaya başlamıştılar. Biz de yaklaşık 2 aydır hazırlandığımız oyunu sergilemek üzere tiyatro sahnesi arayışları için görüşmeler yaptık ve dekor için hazırlıklara geçtik. Bir diğer taraftan 6 Mayıs’ta yapmaya karar verdiğimiz uçurtma karnavalı için hazırlıklarımızı hızlandırdık. Zaman su gibi akıp gidiyordu, onun gerisinde kalamazdık. Karnaval günümüz için hazırlamayı düşündüğümüz uçurtmalar, müzik, balonlarımız, pamuk şekerleri, meyve suları, çocukları kurumdan alacak olan rengârenk vosvoslar… Her şey hazır olmalıydı. Togdan ve çevre ilköğretim okullarından arkadaşlarımızla çocuklarımıza unutamayacakları bir karnaval günü hazırlamalıydık. Kısacası provalar, sahne dekor uçurtma karnavalı hazırlıklarımız ve arada küçük bir zaman dilimi yaratıp çocuklarımızı seyretmeye götürdüğümüz Peter Pan oyunu derken Elma şekeri projesi arkadaşlarımız ve S.H.Ç.E.K.'den(sosyal hizmetler çocuk esirgeme kurumu) kardeşlerimizle birlikte, artık hazırlıklarımızın karşılığını almak oyunumuzu sahnelemek ve karnavalımız gerçekleştirmek üzere dört gözle beklediğimiz Mayıs ayını düşünerek biraz heyecanlı birazcık ta sabırsız yoğun bir Nisan ayını arkamızda bıraktık.
Selvi DEDE

NESİLDEN NESİLE'DE NİSAN AYI




Derslerimize her hafta düzenli olarak devam ediyoruz. Ayrıca yaratıcık eğitimine başladık. Tiyatro çalışmaları da düzenli olarak devam ediyor. Ofisten gelen ölçme değerlendirme formunu çocuklara uyguladık.Karşılaştırma formları için Buca 23 Nisan İlköğretim Okulu ile görüşmelere başladık.

Orhan GÖÇER

İZMİR YEREL İHTİYAÇ BELİRLEME (YİB)

Ve İzmir beklenen toplantıyı gerçekleştirdi…
26–27 Nisan 2008 tarihlerinde İzmir’deki tüm Toplum Gönüllüleri örgütlenmelerinin ortak katılım sağladığı yerel ihtiyaç belirleme toplantımızı gerçekleştirdik. Bir gece 2 gün süren toplantımızın ana teması “İzmir Toplum Gönüllüleri ruhunu nasıl oluştururuz” sorusuydu. Bu soru çerçevesinde birçok şey konuşuldu; örgütlenmeler arasında olduğu düşünülen önyargılar, henüz yeni yeni kurulmaya çalışan ya da daha da büyümek isteyen örgütlenmelerin sorunları ve onlara çözüm önerileri, İzmir örgütlenmeleri olarak ortaklaşa yapabileceğimiz organizasyonlar/etkinlikler ve daha birçok şey…
Tüm bunların yanında 2 gün boyunca 17 gönüllü ile beraber olup da çok eğlenceli anlar yaşamamak mümkün değil tabii ki. Sıcak arkadaşlıklar, yeni fikirler, farklı düşünceler ve sonunda 2 gün öncesine göre daha dolu, daha zengin bireyler yani bizler… Şimdi sıra YİB’de ortaya çıkan düşüncelerin izinden gitmekte ve bir daha ki YİB’e kadar sabırsızlıkla beklemekte… Ben şu an son yazdığım durumun içindeyim yani sabırsızlıkla beklemekteyim. Hasretin vuslata döneceği o günde tekrar görüşmek ümidiyle…
Oğuzhan ÇAÇAMER

TOG STAND KRİZANTEM! (NE OLA Kİ BU???)

Merhaba ben TOLGA DEMİR, Dokuz Eylül Üniversitesi Türkçe öğretmenliği bölümü 2. sınıf öğrencisiyim, Toplum Gönüllüleri Vakfı’yla tanışmam yaklaşık 3 ay önce bir arkadaşım sayesinde oldu. 2 yıl üniversite 3 yıl da lise olmak üzere toplam 5 yıl boyunca İzmir de bulundum ve Allah nasip ederse iki yıl daha burada olmayı düşünüyorum. İzmir deyince akla gelen bazı şeyler vardır. Kordon boyu gibi… Kumru gibi… Fuar gibi… Kitap fuarı açılmadan önce gelen maillerin birinde Emine Türkçü arkadaşımızın TOG’un tüyap kitap fuarında stant açacağı haberi geldi. Mailde Ege Üniversitesinden arkadaşlara Dokuz Eylül den bazı arkadaşların yardım etmesi gerektiği söyleniyordu ben de şaka yollu “beni Cezmi Ersöz’le tanıştırırsanız neden olmasın”cevabını attım sonrası malum kendimi kitap fuarında buldum.
Fuara girdiğimde yeşilliklerin arasında birer beton yığınları deyip binalara ters ters baktım. Önce aklım hayvanat bahçesine daha sonra da oyuncaklara gitti. Sonra kendi kendime “sen artık büyüdün” dedim. STK stantlarının bulunduğu bölüme girdim, ağır bir kâğıt kokusu vardı ortalıklarda ve koşuşan insanların yüzünde uzun bir yolculuk sonrası konaklamak için yer bulmuş göçmen telaşını gördüm. Ve bu telaşa ben de katıldım. İstanbul’dan gelen afişleri astık masaları sandalyeleri bulduk buluşturduk afişi olmayan projelere afiş hazırladık. Hani bir an olur ya insan günlük hayatın koşuşturması içinde ne yaptığını bilemez ve bazen kendine gelir… Ben kimim? Burada ne işim var? Biz ne yapıyoruz? Gibi sorular sorar. Bir an için öyle bir durum oldu kafamı yerden kaldırdım ege üniversitesinden Merve ve Firdevs arkadaşımızın ve Dokuz Eylülden Orhan ve Sedat arkadaşımızın çalışmalarını gördüm sonra gözüme bir şey ilişti tam karşı da gönüllüyüz afişi. Ve ben o an kendime geldim evet biz gönüllüyüz ihtiyacı olan insanlara yardım etmek için gönüllüyüz, fildişi kulelerinden insanlara bakanlara karşı evet gönüllüyüz hiçbir maddi çıkar gözetmeksizin insanlığa karşı olan borcumuzu ödemek için evet biz gönüllüyüz. Bütün bunları kafamdan geçirdikten sonra arkadaşlara dönerek bu sefer yüksek sesle “gönüllüyüz” dedim
Büyük gün geldi çattı fuarın ilk günü… Meraklı gözlerle etrafta dolaşan insan mı ararsınız boynuna taktığı katılımcı kartlarıyla oraya buraya koşuşan insan mı ararsanız, çekingen tavırlarla size yaklaşmaya çalışan çocuklar mı ararsınız, bizi görüp yaşlılığına isyan eden yetişkin gönüllü adayları mı arasınız, içinde insanlara yardım etmek aşkı taşıyan üniversite öğrencileri mi arasınız? Ne ararsanız arayın 13. İzmir Tüyap Kitap Fuarında hepsinden vardı
Meraklı gözlerin meraklarını giderdik, çekingen çocukların yanaklarına bütün gönüllülerin adına öpücükler kondurduk, yetişkin gönüllü adaylarımızın ellerini öpüp gönüllerini hoş ettik, üniversiteli arkadaşlarımıza yol gösterdik. Hepsini yaptık değerli gönüllü arkadaşlarım hepsini yaptık. Artık o fuar alanındaki ufacık stant alanımız bana dünyanın en güzel manzaralı yalısı gibiydi. O stantta durup da insanları TOG hakkında bilgilendirmek, insanlara bakın biz toplumun aksayan yanlarını tamir etmek için karşılıksız çalışıyoruz demek, bu işe gönül verdiğimizi belirtmek bir zevk haline gelmişti evet Herşey karşılıksızdı ve gönüllülük esasına dayanıyordu zaten en büyük aşklar hep karşılıksız olmamış mıdır?
Stant alanında yürüttüğümüz bir başka çalışma ise fidan bağışı kampanyasıydı. Geçen yıl Kapadokya gezisine giderken trafik kazasında kaybettiğimiz Zafer İlköğretim Okulu öğrencileri için 10 bin fidanlık bir hatıra ormanı oluşturmak amacıyla başlatıldı bu çalışmalar. Bu proje için kitap fuarı kaçırılmayacak bir fırsattı ve öyle de oldu kaçırmadık. İnanılmaz bir ilgi vardı, eminim kitap fuarındaki bu çalışma 2.yıl dönümleri olan 14 Nisan 2009 a kadar sürecek olan kampanyanın devamı için arkadaşlarımıza çok büyük moral kaynağı olmuştur. Bu konuda sizinle paylaşmak istediğim ve tamamen stantta doğaçlama olarak yazıp astımız bir şiiri paylaşmak istiyorum:


“İhmale otuz üç can
Şimdi onları düşün ve an
Ben de varım diyorsan gel
Hedef on bin fidan!”

Yani acısıyla tatlısıyla 9 günlük kitap fuarı sona erdi ben içimde hissettiğim o büyük boşluğun etkisinden yavaş yavaş kurtulup stant hakkındaki düşüncelerimi yazıyorum. Evet, çok güzel çok anlamlı günlerdi. Kendini birilerine yardım ederken izlemek ve bir yerlerden gıptayla izlendiğini hissetmek inanılmaz bir duyguydu. İzledim ve yaşadım biliyorum. Ve kitap fuarı bitince yeniden etrafta bir kâğıt kokusu yükselmeye yüzlerdeki telaş yeniden ayyuka çıkmaya başladı bir başka konaklama yerine akın ederken insanlar benim yüzümde kısa sürmüş tatlı bir anının mutlu bir tebessümü vardı.
Akşam Sayın Aydın İleri ile Kıbrıs şehitleri caddesinde oturup bir yandan karnımızı doyurup bir yandan değerlendirme toplantısı yaptık. Toplantı esnasından Aydın Beyin bir ara Cezmi abi diye seslendiğini duydum. Döndüm baktım kirli beyazlamış sakalları ile bir adamı gördüm başımı çevirdim yemeye devam ettim. Aydın Abi arkadaşıyla konuşup ayrıldıktan sonra ben Aydın Abi’ye “Abi ben sanki bu adamı tanıyorum neydi tam adı ?” diye sordum kendisi bana “Cezmi Ersöz” diye cevap verdi bir an aklımdan standa gitmeme neden olan Emine’nin mesajına verdiğim cevabı geçirdim “beni Cezmi Ersöz’le tanıştırırsanız neden olmasın” ne mi yaptım? Önce güldüm sonra içimden teşekkürler Cezmi Ersöz dedim

Bütün bu güzel günleri, güzel duyguları yaşatan başta Toplum Gönüllüleri Vakfı’nın değerli kurucularına; Sayın Aydın İleri’ye; Ege Üniversitesi’nden Merve, Firdevs, Mahmut Sabri; Dokuz Eylül Üniversitesi’nden Orhan, Sedat, Didem arkadaşlarıma ve stantta bizimle beraber duran bütün gönüllü arkadaşlarıma; Kars’tan, Bursa’dan, Muğla’dan gelerek bizi yalnız bırakmayan arkadaşlarıma ve bütün tog gönüllülerine teşekkürlerimi bir borç biliyorum.

Ve bitti “arkadaşım” biliyorum yarını bu ayrılığın…

Krizantem

Tolga DEMİR

HASANKEYF'DE ATAK VARMIŞ

18–20 Nisan tarihinde Neslihan ve ben (İlkay Ulaş) Hasankeyf deki Dicle-Tog Atak’a katıldık.

3 gün süren "kültürel miras" temalı atak ta ilk gün akşam Dicle Üniversitesi tiyatro topluluğunun hazırlamış olduğu 'komşuyuz' isimli tiyatro gösterisi ( yıllardır neden olduğunu bilmediğimiz bir düşmanlığa; dil, din, renk ayrımı yaparak bizden farklı olanlara karşı tutumumuza atıfta bulunan güzel bir oyundu ) ile atak başladı. 2. gün "kültürel miras nedir? neden/nasıl korunmalıdır?, Hasankeyf kültürel miras örneği üzerinden Türkiye'de kültürel varlıkların durumu nedir?"... Gibi konular üzerinde tartıştık. Öğleden sonra Hasankeyf yerel halkı ile konuyla ilgili röportaj yaptık. (Bence Atak'ın en keyifli kısmı buydu. Hiç sorgusuz bizleri evlerine kabul edip samimi sohbetlerini bizimle paylaştılar. Anladım ki Anadolu insanının misafirperverliği her yerde aynı.)

Atağın gerçekleşme nedeni: Hasankeyf de yapılacak olan ılı su barajı. Binlerce yıllık tarihin sular altında kalmaması için bir ses oluşturmak.
3. gün stantlar kurularak herkesin kendi yerelindeki kültürel varlıkları (mirası) anlattığı halkın katılımı ile küçük bir tanıtım etkinliği oldu ve daha sonrasında Hasankeyf çöplerini toplayarak farkındalık yarattığımız Atak'ın sonuna geldik.
Hep içerikten bahsettim atak ın diğer güzel bir yanı ise kamp olmasıydı. Dicle nehri kenarında çadırlarda kaldık. :) sanırım hepimiz için çok farklı bir deneyim oldu. Akşamları kumda ateş, şarkılar, halaylar da işin vazgeçilmez eğlence boyutuydu.
İlkay ULAŞ

MİKROKREDİ SAHADA

Havaların ısınmasını fırsat bilerek hemen pilot bölgemizde (yani Buca/Gediz'de) saha çalışmaları yapmaya başladık.
Önce mahalle muhtarlarından orada ikamet eden halk hakkında biraz istatistiklere dayalı bilgiler aldık.
Çıktık pazar yerlerine gittik halkla konuştuk pazarcı esnafıyla konuştuk ve halkı mikrokredi ne işe yarar kimler yararlanabilir hepsini anlattık. Tabi sahaya çıkma deneyimimiz olmadığı için çok heyecanlıydık ve sanıldığı kadar kolay bir şey olmadığını halkla iletişim kurmanın çok önemli olduğuna bir kez daha canlı tanık olduk ve tekrar projemizde sanki birer profesyonel gibi tekrar neler yapabiliriz diyerek düşünmeye başladık.
Yoğun toplantılar gerçekleştirdik ve biz bu işe kendimiz için değil, bir başkası kendi ayakları üzerinde durabilmesi için daha özverili ve daha yoğun bir şekilde çabaladık.
Mikrokredi Proje Ekibi

PAZAR GÜNLERİMİZİN EĞLENCESİ: "ELMAŞEKERİ"

Pazar günleri benim için yıllardır bir işkence gibiydi. Okul hazırlıkları, son güne bırakılmış ve muhtemelen yetişemeyecek ödevler ve dahası. Ama Elmaşekeri Projesi'ne katıldıktan sonra pazar günleri farklı şeyler ifade etmeye başladı.
Oyunlarda, drama çalışmalarında onları çeşitli rollere bürünürken izlemek, sevinçlerini paylaşmak her birimizin yüzüne kocaman bir gülümseme konduruyor. Çocukların gözlerindeki sevinç, masumiyet, öğrenme isteği ise dikkatli davranmamız gerektiğini bilmemizin verdiği heyecanı yenmemizi sağlıyor ve o dakikadan itibaren yeri geldiğinde çocuklar gibi eğlenip yeri geldiğinde abla-ağabey sıcaklığıyla onlarla konuşabiliyoruz.
Günün sonunda her birinden "çok eğlendim", " Elmaşekeri bizi seçtiği için çok şanslıyız", " COSTURDULAR :))"... Laflarını duymamız sanıyorum yorucu bir o kadar da eğlenceli bir pazar gününün en güzel armağanı...

Demet Asli ÇALTEKİN

BİRLİKTE HAYATA GÜLÜMSEYİN

Mart ayı başlangıcında Dokuz Eylül Üniversitesi hastanesinin bizden istediği etkinlik planı dahilinde çeşitli yerlerle görüşmeler yaptık.Tiyatro için İzmir Sanat Merkezi, Desem ve Balçova Belediyesi tiyatrolarıyla görüşüldü ve hepsinden olumlu cevap alındı.Ayrıca servis için Balçova belediyesiyle görüşüldü.Etkinlik planımızı tamamladıktan sonra hastaneye yolladık fakat bizimle yüzyüze bir görüşme istemediler ve etkinlik planımızın yeterince kapsamlı olmadığını söylediler.Bunun üzerine ayarladığımız tiyatrolar ve diğer etkinlikler iptaneden oldu ve hastaneden bize net bir yanıt gelmediği için bekleme kararı aldık.Bu sırada toplantılarımız her Pazar günü Buca'da devam etti ve gönüllü arkadaşlarımızla birlikte çözüm bulmaya çalıştık.
Hayata Gülümse Proje Ekibi

NESİLDEN NESİLE MART AYINDA.





Nesilden Nesile proje ekibi olarak mart ayında da derslerimize ve etkinliklerimize devam ettik. Gönüllü arkadaşlarımızdan Sinem’in rehberliğinde öğrenciler tarafından sene sonu oynanacak olan tiyatro oyununun çalışmalarına başlandı. Ayrıca bu ay ofisten gelen Levent ve Ceylan’dan “Yaratıcılık Eğitimi” adı altında çocukların yaratıcı düşünme gücünü geliştirecek bir eğitim aldık. İlerleyen zamanlarda bu eğitimi uygulamaya sokacağız.

Orhan GÖÇER

NAZİLLİ'DE ATAK VAR!

Cuma öğleden sonra Nazilli'deydik. İlk gün her örgütlenmeden gelen kişiler kendi örgütlenmesinde yapılan projeleri tanıtma amaçlı stant açtı. Herkes projelerini tanıttı. Bizde ki hayata gülümse, hayalden gerçeğe, Nesilden Nesile, elma şekeri, mikrokredi projelerinin içeriğini bildiğimiz için onları tanıttık. Diğer örgütlenmelerinde projeleri hakkında bilgi aldık. Ama isimler farklı olsa da içerik olarak tüm projeler aynı.

İkinci gün sabah 7 de onarılacak köy okuluna gidildi. Daha önce nazilli örgütlenmesindeki arkadaşlar o okulu elden geçirmişler. Tuvaletlerine fayans yaptırmışlar. Bizde okulun iç-dış cephe boyasını, tuvaletlerinin iç-dış boyasını yaptık.
Sıralar zımparalanıp verniklendi. Genel temizlik yapıldı. Ayrıca gelen misafir gönüllülerden 2 şer tane kitap istenmişti. O kitaplarla okulda iki kitaplık oluşturuldu.
Bu atak için 18 milyarlık bütçe ayrılmış. %40 ı yerelden bulunmuş. Mavi Jean's de sponsor olmuş. Çok güzel bir organizasyondu. Konaklama, ulaşım ve yemek organizasyonları çok iyiydi. Her şey çok iyi ayarlanmıştı. 1,5 ay hazırlanılmış bu projenin gerçekleştirilebilmesi için.

Üçüncü günde Şirince'ye gezi yapıldı ve pazar akşamı evlerimize geldik.

Gönüllü Kalın
Neslihan ÖZKERİM

11. GENÇLİK KONSEYİ (6–10 MART 2008,ESKİŞEHİR)

Eskişehir Gençlik Konseyi hayatımda birçok şeyi değiştirdi. Değişimin yanında gelişim de kaçınılmaz oldu galiba. Aktarım, katılım ve paylaşım, bunların hepsi vardı bu konseyde. Yani TOG’la ilgili, gençlerle ilgili her şeyi konuştuk, tartıştık, değerlendirdik. Toplantı çıktılarından, saha departmanlarının yıllık hedeflerinden tutun da genç yönetim kurulu aday adaylarını seçme sürecini, paralel atölyeleri, farklı örnekleri vb. gibi pek çok şeyi konuştuk hep beraber. Tabi fuarımız da oldu. Kısacası inanılmaz yoğun, verimli, dolu dolu, faydalı bir 4 gün yaşadık Eskişehir konseyde. Umarım herkes konseyin o havasını yaşar.
Son olarak emeklerinden, sabırlarından dolayı Eskişehir Konseyi organizasyon ekibine sonsuz teşekkürler.

Halil İbrahim GÜLSEVER

ANAHTAR EĞİTİMLERİ II. DONEMLE BERABER BAŞLADI (Mart)

Biz yeni bir döneme girince yapılacaklar listesini o kadar uzatırız ki bir bakmışız; dönem sonu gelivermiş.

Ama adettendir: yeni döneme aramıza yeni katılan arkadaşlarla hep beraber sarı anahtarla baslarız…

Tog nedir ne değildir sorusuna sarı anahtarda cevap ararız önce.

Bazılarımız ilk defa TOG ile tanışmıştır. Nerde olduğunun farkında değildir önceleri, kimseleri tanımaz, çekinir biraz da konuşamaz başlangıçta heyecanlanır kızarır.
Ama hep beraber TOG’dan konuştukça TOGDEU’dan bahsettikçe oryantasyondan sonra bakmışız da aramıza ilk defa katılan arkadaşlar projelerimize dahil olmuşlar…

KİTAP OKUYORUZ etkinliğini üstlenmiş, DÜNYA GENÇ GÖNÜLLÜLER GÜNÜ’NÜ
Ben organize etmek isterim diye sahiplenivermiş günümüzü. ATAK nedir bilmeden temaya âşık olup günlerce koşturacağı, emek harcayacağı, kişisel gelişimine katkı sağlayacağını düşündüğü macerada BENDE VARIM demiş…

Dokuz Eylül Üniversitesi Toplum Gönüllüsü Gençler mart ayına anahtar eğitimleriyle girdi. Sarı anahtarımızı İzmir Büyük Şehir Belediyesi’nin desteği ile Gençlik Tiyatrosu’nda verdik. Saha sorumlularımızdan Okan… 55 toplum gönüllüsü olmak isteyen ve gönüllülüğünden haz olan tüm Dokuz Eylüllü gençlere TOG’ un oluşum sürecinden, ilkelerinden, misyonundan vizyonundan bahsetti. Akran eğitimlerinden projelerine; vakfın kaynak politikasından gençlerin durusuna kadar birçok konuda gençlerle beyin fırtınası yaptı.


TOG ve GENÇLİK derken DOKUZ EYLÜL’de gençler ne yapıyor, duruşunu nasıl sergiliyor?
Toplum gönüllüsü Genç durusunu sergilerken içinde bulunduğu ortamı ne kadar içselleştirirse o kadar sağlam adımlarla ilerleyecektir. Hep diyoruz ya

ELEŞTİRMEK İÇİN DEĞİL DEĞİŞTİRMEK İÇİN VARIZ

Tam da bu nokta da biz gençler değiştirmek için önce bir bütün olmak için sarı anahtarla yola çıkıyoruz…


Program yoğun, yapacak çok iş varken anahtarlarımızı bir an evvel tamamlayalım diye mavi kırmızı ve yeşil anahtarları bir hafta sonunda çıkarıverdikJ

Bu dönem anahtar eğitimlerini alacak gönüllü sayımız 45’in üstünde olunca dedik ki:

—Tek bir salon yetmez bize!

Dokuz Eylül Üniversitesi Sağlık Kültür Spor Daire Başkanlığı’nın desteği ile Sabancı Kültür Merkezi ve Gonca Cafe eğitimlerimiz için hazır durumdaydı.

Tek eksiğimiz çilingirlerimizdi. Canımız, Ece’miz de eğitmenlerimizi ayarlayınca hiçbir eksiğimiz kalmamıştı.

Cumartesi sabahı iki koldan organize olmuş bir şekilde tüm gönüllü katılımcılarımızla eğitmenlerimizi buluşturduk…
Çok heyecan vericiJ

Artık sahneyi çilingirlerimize devretmiştik.
Sakarya Üniversitesi’nden Tanju, Uludağ Üniversitesi’nden Funda, Pamukkale Üniversitesinden Fatma ve Muğla Üniversitesi’nden Sedef’e emeklerinden ve ilgilerinden dolayı çok teşekkür ediyoruz.

İki gün boyunca çok iyi bir ekip çalışması ile sivil toplum ve gönüllülüğü sorgulayan, sorunu bulup üzerine proje ile giden, ekip çalışmasını katılımları ve rolleriyle yaşamlarına oturtmayı hedefleyen 45 GENÇ bundan sonra yola GÖNÜLLÜ olarak devam edecek…

GENÇLER emin adımlarla gönüllülüğe ve farkındalık yaratmaya çoktan başladılar…

İLKELERİMİZDEN YAŞAM BOYU EĞİTİMİN TOG’DAKİ İLK ADIMI OLAN ANAHTAR EĞİTİMLERİ İLE…
Ayşe KAVAS

15.08.2008

GÜLEN GÖZLER'DE SUBAT AYI...

Zaman ilerledikçe insan geçmişe dönüp neler yapmış olduğuna bakma gereksinimi duyar bazen ; ki gerçekten yaşıyor olduğunun somut kanıtlarını eline geçirebilsin…. Peki projenin ilerlediği ve hayat bulduğu kahramanlarıyla birlikte “Gülen Gözler” neler yapmıştı acaba ; projenin hala soluk bulduğuna dair somut kanıtları neydi?

Kaldığımız yerden, aramıza yeni gönüllüler ile devam ederek yaptığımız şeyin su halkaları gibi giderek yayıldığını,yayıldıkça büyüdüğünü ama bu evrede birbirinden kopmadığını gördük ve böylelikle yaşadığımıza dair en önemli kanıtlardan ilkini elimize geçirmiştik bile…

Her hafta sonu etkinliği yaptığımız kültür salonu dışında İzmir Koordinasyon Merkez ‘inde görme engelli arkadaşlarımızla Yılmaz Erdoğan’ın tiyatro oyununu izleyerek hayatın ta kendisini farklı bakış açılarıyla algılayabilme fırsatını yakaladık.

Bunun yanında , görme engelli arkadaşlarımızla canlı radyo programına katılarak toplumumuzdaki sorunlardan biri olan engellilerin sesini duyurabilme sıkıntısına yönelik bir girişimde bulunduk. Ve normal yaşantılarının içinde karşılaştıkları yığınlarca sorunu kendi ağızlarıyla söyleyerek, bu toplumda “Biz de Varız “; “Unutmayın ki hepimiz bir engelli adayıyız” gibi insanın kendisini sorgulamasına yönelik bir çok mesajlar verme imkanı bulmuş oldular.

Projemizin nefes alıp verdiğinin son kanıtı ise , kutladığımız birinci yıl dönümümüzdü.Aramıza danışma kurulu üyelerimizin katılımı ve basın ile birlikte gerçekten oralara gelebilmenin mutluluğunu yaşadık . Bu kutlamanın içeriğinin en önemlilerinden biri de şuydu; bugüne kadar görme engelli arkadaşlarımızla kendi içimizde büyük bir paylaşım yaşamıştık ama bizim ulaştığımız sadece bizim tanıdığımız kadarıydı. Halbuki dışarıda daha pek çok görmeyen ve görmediği için ona yokmuş gibi davranılan arkadaşlarımız vardı. Onlara da ulaşabilmek adına ,ki dışarıda büyük engellerden biri olan ulaşım konusunda örneğin, bir şeyler yapmalıydık. Bunun için de bu sıkıntıları asıl yaşayan hedef kitlemiz ile bu projeyi gerçekleştirecektik. Yani görme engelli arkadaşlarımız için, yine görme engellilerle ilerleyecektik bundan sonraki yolumuza…
Sinem ULUSOY
Gülen Gözler Projesi

ELMA ŞEKERİ PROJEMİZ ŞUBAT AYINDA...




İnsanın hedeflerine adım adım ulaştığını görmesi kadar mutluluk verici bişey yok. Bu dönem için en büyük hedefleri- mizden biri kurumdaki kardeşlerimizin kendilerini daha rahat ifade edebilmelerini sağlayabilmek için drama atölyesi yapmak-tı. Şubat ayı, İzmir tiyatro salonlarını araştırmakla geçti. Sonun-da Sabancı Kültür Merkezi bize kapılarını açtı ve ilk dönem da-ha çok kurumda sürdürülen projemiz 24 şubat ta 2. dönemin başlaması ve artık havalarında ısınması ile kurum dışı etkinlik-lere dönüşmeye başladı.

Daha önce birçoğu oyun izlemek için tiyatroya gittiğinden salona yabancı değildi ancak sahneye ilk defa çıkıp ilk defa farklı roller alıyorlardı : kah heykeltraş oldular kah heykel, kukla yap-tılar çocuk dünyalarının yaratıcılıklarını kullanarak. Hem eğle-niyor hem öğreniyoruz birlikte. Günler, haftalar, aylar… çabuk geçiyor ; ama tükenen zamanda içimizdeki sevgi beslenerek bü-yüyor.

Yaşadığımız güzelliklerde emeği geçen herkesin yüreğine sağlık.



İlkay ULAŞ
Elma Şekeri Projesi

İİİİİİ DEEEE KAAAA EKİBİ YOLLARDA 7/24 HİZMETİNİZDE

Yazın yapım aşamasında olan izmir danismak kurulu, artık işler durumda...İzmir Danışma Kurulu kısaca “İDK” birbirinden değerli 13 yetişkinden oluşuyor. Her birisi de biz gençlerin enerjisine ve dinamiğine sahip sosyal sorumlluluk projeleri içerisnde yer almak isteyen (yer alan) Toplum Gönüllüleri.

Bu ay içerisinde kendilerinin tecrübelerinden yaralanmak ve onlara danışmak uzere IDK uyelerine iadeyi ziyaretlerde bulunduk.

Kapısını çaldiğimiz danişma kurulu üyelerimizden birisi de Yeni Asır TV’de hem editorlük hem de program yapımcılığı yapmakta olan Engin Tatlıbal’dı. Kendisiyle, İzmir’de TOG’un tanınırlığını artırmaya yönelik, gençler ve yetişkinlerden oluşacak bir ekiple neler yapabilirizi içeren çok hoş bir sohbetimiz oldu.

İlerleyen günlerde danişma kurulu üyelerimize ziyaretlerimiz devam edecek Bizden ayrılmayın. :)


Nilay Küme

31.01.08