16.08.2008

TOG STAND KRİZANTEM! (NE OLA Kİ BU???)

Merhaba ben TOLGA DEMİR, Dokuz Eylül Üniversitesi Türkçe öğretmenliği bölümü 2. sınıf öğrencisiyim, Toplum Gönüllüleri Vakfı’yla tanışmam yaklaşık 3 ay önce bir arkadaşım sayesinde oldu. 2 yıl üniversite 3 yıl da lise olmak üzere toplam 5 yıl boyunca İzmir de bulundum ve Allah nasip ederse iki yıl daha burada olmayı düşünüyorum. İzmir deyince akla gelen bazı şeyler vardır. Kordon boyu gibi… Kumru gibi… Fuar gibi… Kitap fuarı açılmadan önce gelen maillerin birinde Emine Türkçü arkadaşımızın TOG’un tüyap kitap fuarında stant açacağı haberi geldi. Mailde Ege Üniversitesinden arkadaşlara Dokuz Eylül den bazı arkadaşların yardım etmesi gerektiği söyleniyordu ben de şaka yollu “beni Cezmi Ersöz’le tanıştırırsanız neden olmasın”cevabını attım sonrası malum kendimi kitap fuarında buldum.
Fuara girdiğimde yeşilliklerin arasında birer beton yığınları deyip binalara ters ters baktım. Önce aklım hayvanat bahçesine daha sonra da oyuncaklara gitti. Sonra kendi kendime “sen artık büyüdün” dedim. STK stantlarının bulunduğu bölüme girdim, ağır bir kâğıt kokusu vardı ortalıklarda ve koşuşan insanların yüzünde uzun bir yolculuk sonrası konaklamak için yer bulmuş göçmen telaşını gördüm. Ve bu telaşa ben de katıldım. İstanbul’dan gelen afişleri astık masaları sandalyeleri bulduk buluşturduk afişi olmayan projelere afiş hazırladık. Hani bir an olur ya insan günlük hayatın koşuşturması içinde ne yaptığını bilemez ve bazen kendine gelir… Ben kimim? Burada ne işim var? Biz ne yapıyoruz? Gibi sorular sorar. Bir an için öyle bir durum oldu kafamı yerden kaldırdım ege üniversitesinden Merve ve Firdevs arkadaşımızın ve Dokuz Eylülden Orhan ve Sedat arkadaşımızın çalışmalarını gördüm sonra gözüme bir şey ilişti tam karşı da gönüllüyüz afişi. Ve ben o an kendime geldim evet biz gönüllüyüz ihtiyacı olan insanlara yardım etmek için gönüllüyüz, fildişi kulelerinden insanlara bakanlara karşı evet gönüllüyüz hiçbir maddi çıkar gözetmeksizin insanlığa karşı olan borcumuzu ödemek için evet biz gönüllüyüz. Bütün bunları kafamdan geçirdikten sonra arkadaşlara dönerek bu sefer yüksek sesle “gönüllüyüz” dedim
Büyük gün geldi çattı fuarın ilk günü… Meraklı gözlerle etrafta dolaşan insan mı ararsınız boynuna taktığı katılımcı kartlarıyla oraya buraya koşuşan insan mı ararsanız, çekingen tavırlarla size yaklaşmaya çalışan çocuklar mı ararsınız, bizi görüp yaşlılığına isyan eden yetişkin gönüllü adayları mı arasınız, içinde insanlara yardım etmek aşkı taşıyan üniversite öğrencileri mi arasınız? Ne ararsanız arayın 13. İzmir Tüyap Kitap Fuarında hepsinden vardı
Meraklı gözlerin meraklarını giderdik, çekingen çocukların yanaklarına bütün gönüllülerin adına öpücükler kondurduk, yetişkin gönüllü adaylarımızın ellerini öpüp gönüllerini hoş ettik, üniversiteli arkadaşlarımıza yol gösterdik. Hepsini yaptık değerli gönüllü arkadaşlarım hepsini yaptık. Artık o fuar alanındaki ufacık stant alanımız bana dünyanın en güzel manzaralı yalısı gibiydi. O stantta durup da insanları TOG hakkında bilgilendirmek, insanlara bakın biz toplumun aksayan yanlarını tamir etmek için karşılıksız çalışıyoruz demek, bu işe gönül verdiğimizi belirtmek bir zevk haline gelmişti evet Herşey karşılıksızdı ve gönüllülük esasına dayanıyordu zaten en büyük aşklar hep karşılıksız olmamış mıdır?
Stant alanında yürüttüğümüz bir başka çalışma ise fidan bağışı kampanyasıydı. Geçen yıl Kapadokya gezisine giderken trafik kazasında kaybettiğimiz Zafer İlköğretim Okulu öğrencileri için 10 bin fidanlık bir hatıra ormanı oluşturmak amacıyla başlatıldı bu çalışmalar. Bu proje için kitap fuarı kaçırılmayacak bir fırsattı ve öyle de oldu kaçırmadık. İnanılmaz bir ilgi vardı, eminim kitap fuarındaki bu çalışma 2.yıl dönümleri olan 14 Nisan 2009 a kadar sürecek olan kampanyanın devamı için arkadaşlarımıza çok büyük moral kaynağı olmuştur. Bu konuda sizinle paylaşmak istediğim ve tamamen stantta doğaçlama olarak yazıp astımız bir şiiri paylaşmak istiyorum:


“İhmale otuz üç can
Şimdi onları düşün ve an
Ben de varım diyorsan gel
Hedef on bin fidan!”

Yani acısıyla tatlısıyla 9 günlük kitap fuarı sona erdi ben içimde hissettiğim o büyük boşluğun etkisinden yavaş yavaş kurtulup stant hakkındaki düşüncelerimi yazıyorum. Evet, çok güzel çok anlamlı günlerdi. Kendini birilerine yardım ederken izlemek ve bir yerlerden gıptayla izlendiğini hissetmek inanılmaz bir duyguydu. İzledim ve yaşadım biliyorum. Ve kitap fuarı bitince yeniden etrafta bir kâğıt kokusu yükselmeye yüzlerdeki telaş yeniden ayyuka çıkmaya başladı bir başka konaklama yerine akın ederken insanlar benim yüzümde kısa sürmüş tatlı bir anının mutlu bir tebessümü vardı.
Akşam Sayın Aydın İleri ile Kıbrıs şehitleri caddesinde oturup bir yandan karnımızı doyurup bir yandan değerlendirme toplantısı yaptık. Toplantı esnasından Aydın Beyin bir ara Cezmi abi diye seslendiğini duydum. Döndüm baktım kirli beyazlamış sakalları ile bir adamı gördüm başımı çevirdim yemeye devam ettim. Aydın Abi arkadaşıyla konuşup ayrıldıktan sonra ben Aydın Abi’ye “Abi ben sanki bu adamı tanıyorum neydi tam adı ?” diye sordum kendisi bana “Cezmi Ersöz” diye cevap verdi bir an aklımdan standa gitmeme neden olan Emine’nin mesajına verdiğim cevabı geçirdim “beni Cezmi Ersöz’le tanıştırırsanız neden olmasın” ne mi yaptım? Önce güldüm sonra içimden teşekkürler Cezmi Ersöz dedim

Bütün bu güzel günleri, güzel duyguları yaşatan başta Toplum Gönüllüleri Vakfı’nın değerli kurucularına; Sayın Aydın İleri’ye; Ege Üniversitesi’nden Merve, Firdevs, Mahmut Sabri; Dokuz Eylül Üniversitesi’nden Orhan, Sedat, Didem arkadaşlarıma ve stantta bizimle beraber duran bütün gönüllü arkadaşlarıma; Kars’tan, Bursa’dan, Muğla’dan gelerek bizi yalnız bırakmayan arkadaşlarıma ve bütün tog gönüllülerine teşekkürlerimi bir borç biliyorum.

Ve bitti “arkadaşım” biliyorum yarını bu ayrılığın…

Krizantem

Tolga DEMİR

Hiç yorum yok: